66. KUREYŞİN YAŞADIĞI İKİLEM
Peygamber (s.a.v.) Ramazanı ve onu takip eden ay'ı Medine'de geçirdi. O ayın sonlarına doğru bir gece rüyasında, başı tıraşlı bir şekilde Kâ'be'ye girdiğini ve Kâ'be-nin anahtarını elinde tuttuğunu gördü. Ertesi gün rüyasını Sahabeye anlattı ve onlan kendisi ile birlikte umre yapmaya davet etti. Bunun üzerine aceleyle yol hazırlıklarına girişildi. Kutsal mekânda kurban edilmek üzere yetmiş deve satın aldılar. Bu kurbanların etleri Mekke'deki fakirlere dağıtılacaktı. Peygamber (s.a.v.) hanımlarından birini yanında götürmeye karar verdi. Kura çektiklerinde ÜmmÜ Seleme çıktı Umre yapanlar-arasında, İkinci Akabe bdatında da bulunan iki Hazreçli kadm, Nuseybe ve Ümmü Meni', vardı.
Her adam avlanma amacıyla yanma birer kılıç aldı Fakat tam yola çıkmak üzere iken Ömer (r.) ve Sa'd îbn Ubade (r.) tamamen silahlanmayı önerdiler. Kureyş, haram aya rağmen saldırabilir dediler. Fakat Peygamber (s. a.v.) bu öneriyi kabul atmedi ve: «Ben silah taşımayacağım, hac yapmaktan başka bir şey için yola çıkmıyorum» dedi. ilk konaklarında, kurban edilecek develerin kendisine getirilmesini istedi. Bir tanesini seçip Mekke'ye döndürdü ve sağ böğrüne bir işaret koyarak deveyi nişanladı. Devenin boynuna da çelenk astı ve diğer develerinde aynı şekilde nişanlanmasını emretti. Daha sonra Huza'a'nın Ka'b kolundan bir adamı, Kureyş'in tepkisini öğrenmek üzere gönderdi.
Peygamber (s.a.v.)'in başı açıktı ve iki parça dikişsiz Kumaştan yapılmış geleneksel hac kıyafetini (ihram) giymişti. İhramın bir parçası vücudun alt kısmını Örtmek üzere ttele dolanmış, diğer parçası da omuzlarına örtülmüştü Peygamber (s.a.v.) iki rekât namaz kılarak hac için hazırlandı. Namazın arkasından hacıların söyledikleri Lebbeyk Lebbeyk kelimesini tekrarlamaya başladı. Bu «îşte sana geldim, emrindeyim Allah'ım» anlamına geliyordu. Çoğu kişi onun gibi yaptı. Fakat birkaç kişi biraz daha ileride ihrama girmeyi tercih etti. Çünkü ihrama girmek, avlanma ile ilgili bir takım yasakları da beraberinde getiriyordu.
Kureyşliler, Medine'den hacıların yola çıktığı haberini alınca, Peygamber (s.a.v.)'in önceden tahmin ettiği gibi, kuşkuya kapıldılar ve hemen Meclisi topladılar. Şimdiye kadar hiç böyle ciddi bir ikilem yaşamamışlardı. Eğer onlar Mescid'in koruyucuları olarak, bine yakın Arap hacının yolunu keserlerse, kendi büyüklüklerinin üzerinde kurulduğu kanunlara aykırı düşeceklerdi. Diğer taraftan eğer düşmanlarının Mekke'ye barış ve rahatlık içinde girmesine izin verirlerse, bu, Muhammed (s.a.vj için büyük bir moral zaferi olacaktı. Bu haberler tüm Arabistan'a yayılacak ve tüm ağızlarda tekrarlanacaktı. Aynı zamanda bu, bir önceki başarısız Medine seferlerinin üstüne tuz biber olacaktı. Belki de en kötüsü, bu hacıların eski hac geleneğini devam ettirmeleri onların İbrahim dinine bağlı olduklarını ortaya koyarak daha çok kişinin sempatisini kazanmalarını sağlayacaktı. Herşey gözden geçirildiğinde, onları Mekke'ye sokmamaları gerektiği kararma vardılar. «Aramızda bir tek kişi canlı kaldığı sürece, Tantı'ya and-olsun, onlar giremeyecekler» dediler.
Hacılar, Usfan'a ulaştığında, önceden gönderilen küçük grup, Mekke'lüerin Halid'i ikiyüz atlı ile onların yaklaşmasını önlemek üzere gönderdikleri haberiyle geldi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) kendilerini başka bir yoldan götürecek bir röhber aradı. Eslem'li bir adam bu görevi üstlendi ve onlan sahile doğru yöneltti. Hudeybiye'-ye giden geçide ulaşıncaya kadar aşılması zor ve dar bir yoldan ilerlediler. Hudeybiye. Haram bölgenin hemen kenarında, Mekke'nin aşağısında açık bir araziydi, Rehberleri onları Halid'in gözünden kaçırmayı başarmıştı. Fakat yürürlerken o kadar çok toz kaldırmışlardı ki Halid, onları farketti ve Kureyşilere onların yaklaştığı haberini ' vermek üzere Mekke'ye döndü.
Peygamber (s.a.v.) Hac için en gözde devesi olan Kesva'yı seçmişti Deve geçidin sonuna geldiklerinde yere çöktü. Bir çok kişinin Hail Hail sesleri kayalarda yankılandı. Deveyi yerden kaldırmak için böyle derlerdi. Fakat tüm seslere rağmen deve yerde çakılmış gibi duruyordu. «Kesva inatçı» dediler. Fakat Peygamber (s.a.v.) bunun şimdilik Hudeybiye'den öteye gitmemeleri gerektiğini gösteren bir işaret olduğunu biliyordu. «O inatçı değil,» dedi, «bu onun tabiatı değildir. Fakat fili engelleyen güç onu da engelledi» Kureyş'i kastederek şunları ekledi: «Bugün benden Allah'ın hududlarma uygun her ne isterlerse onlara vereceğim.» dana sonra Kesva'ya birşeyler söyledi, deve hemen ayağa kalktı ve onu diğer hacılarla birlikte Hudeybiye'ye kadar götürdü. Peygamber (s.a.v.) orada kamp kurma emrini verdi. Fakat kamp kurdukları yerde hemen hemen hiç su yoktu. Sadece bir iki çukurda birikmiş su vardı ve adamlar susuzluktan şikâyet ediyorlardı. Peygamber (s.a.v.) kurban develerini gözeten Eslem'li Naciye'yi yanına çağırdı ve O'ndan bulabildiği kadar suyu kovaya doldurup kendisine getirmesini istedi. Naciye, suyu getirdiğinde Peygamber Cs.a.v.) abdest aldı ve; bir miktar suyu ağzına alıp tekrar kovanın içine boşalttı. Daha sonra sadağından bir ok aldı ve: «Bu suyu al ve o çukura boşalt; daha sonra bu okla karıştır» dedi. Naciye onun emrettiği gibi yaptı ve oku suya daldırır daldırmaz temiz ve taze bir su o kadar hızlı ve çok olarak fışkırdı ki, kendisini zor geri attı. Hacılar çukurun başında toplandılar, bütün hayvanlar ve insanlar kana kana içtiler.Hacıların arasında İbn Ubey dahil birkaç münafık vardı. İbn Ubey su içerken, kabilesinden bir adanı ona şöyle dedi: «Ey Hubab'm babası, sana yazıklar olsun, kendinin nerede olduğunu hâlâ farketmeyecek misin? Bundan daha fazla ne bekliyorsun?» İbn Ubey-. «Daha önce bunun aynısını gördüm» dedi. Bunun üzerine adam onu tehdit edercesine konuştu. îbn Ubey de oğlu İle birlikte Peygamber (s.a.v.)'e gitti ve meseleyi anlatıp, kendisinin yanlış anlaşıldığını söylemek istedi. Fakat daha o konuşmaya başlamadan Peygamber Es.a.v.) ona-. «Bugün gördüğün şeyin aynısını daha önce nerede gördün?» diye sordu. O: «Buna benzer hiç bir şey görmedim» cevabını verdi. Peygamber (s.a.v.) «Peki o zaman niçin o lâfları söyledin?" dedi. îbn Ubey: «Allah'tan beni bağışlamasını diliyorum» dedi. Oğlu «Ey Allah'ın Rasulü, onun için bağışlanma dile» dedi. Peygamber (s.a.v.) de onun için dua etti[1].
Susuzluklarını giderdikten sonra, hacılar bedevi reislerinden birinin hediye ettiği bir deve ile bir koyun sayesinde karınlarını doyurdular. Bu bedevi kabilesi, bir zamanlar Mescid'in koruyuculuğunu yapmış olan ve Eşlem, Ka'b, ve Müstahk boylarını içeren Beni Huza'a idi. Bunların hepsi şimdi Peygamber (s.a.v.)'e iyi davranıyorlardı. Çünkü Müslüman olmayanlar için bile bu ittifakta politik bir avantaj vardı. Bu İttifak sayesinde Kureyş'le anlaşmalı olan en büyük düşmanları Beni Bekr'e karşı denge sağlamış oluyorlardı. Bu durum kısa bir süre sonra çok önemli olaylara patlak verecekti Fakat şimdilik Huza'a ve Beki* arasında savaş yoktu ve Kureyşliler, şüphelenmelerine rağmen Huza'a'ya hoşgörü gösteriyorlardı. Huza'a'nm ileri gelenlerinden Budeyl İbn Verka', hacıların Hudeybîye'de kamp kurdukları haberi geldiğinde Mekke'de idi. Daha sonra Peygamber'e (s.a.v.) gelmiş ve ona Kureyş'in tutumu hakkında bilgi vermişti. «Son adamları da ölünceye kadar sizinle Kâ'be arasındaki yolu kapalı tutmaya yemin ediyorlar» dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.): «Biz buraya savaşmak için gelmedik; sadece Beyti tavaf etmek için geldik. Yolumuza çıkanla savaşırız, fakat ben onlara, isterlerse, tedbirlerini almaları ve yolu açmaları için süre tanıyorum» dedi.
Budeyl ve yanındaki arkadaşları Mekke'ye döndüler. Kureyşliler onlan asık suratla karşıladılar. Onlar Muham-med (s.a.v.)'in neler söylediğini belirtmek istediklerinde, Ebu Cehü'in oğlu İkrime onları duymak istemediklerini söyledi. Bunun üzerine Sakîfli müttefiklerinden biri olan Urve onun annesi bir Mekke'liydi bu tutumun çok saçma olduğunu söyledi. Safvan da Dudeyl'e: «Gördüklerini ve duyduklarını bize anlat» dedi. Budeyl onlara hacıların niyetlerinin barışçı olduğunu ve Peygamber'in fs.a.v.) kendilerlnin^gelişine kadar Kureyş'lilere hazırlanma süresi verdiğini haber verdi. Daha sonra Urve: «Budeyl size hiç kimsenin reddedemeyeceği güzel bir teklif getirdi. Bunu kabul edin. îzin verin doğrudan Muhammed (s.a.v.)'e gidip bunu tasdikleteyim, onun yanma gider ve etrafındakiler! gözlerim. Size haber getiren bir elçi olurum.*
Kureyşliler onun teklifini kabul ettiler. Fakat daha Önceden, tüm bedevi müttefiklerine kumanda eden Ehabiş diye tanınan bir adamı elçi olarak göndermişlerdi. Bu adam Kinane kabilesinin Beni'l-Hâris kolundan Huleys idi. Uhud' da cesedlere yapılan İşkenceler nedeniyle Ebu Süfyan'i azarlayan da Huleys idi. Peygamber (s.a.v.) onun yaklaştığını görünce, ya onun davranışlarından ya da daha önce onun hakkında duyduklarından onun merhametli bir adam olduğunu ve kutsal şeylere çok önem verdiğini anladı. Bu nedenle nişanlanan kurban develerinin onu karşılamak üzere ileri sürülmesini emretti. Kurban nişanlan ve boyun-lanndaki süsleri ile yetmiş devenin geldiğini gören Huleys, bundan o kadar etkilendi ki, Peygamber (s.a.v.) 'le konuşmaksız doğruca Kureyşlilere gitti ve hacıların niyetlerinin tamamen barışçı olduğunu söyledi. Mekkeliler biraz ileri giderek onun sadece bir çöl adamı olduğunu ve bu meselenin aslını anlayamayacağını söylediler. Bu büyük bir taktik hatasıydı. Bunu anladıklarında ise çok geç kalmışlardı. Huleys. «Ey Kureyşliler,» dedi sertçe, «biz sizinle müttefik olmadık ve bunun için anlaşma yapmadık. Allah'ın evine gelen birine nasıl engel olursunuz? Nefsimi kudret elinde tutana yemin olsun ki ya Muhammed'in yapacağı şeye izin verirsiniz, ya da ben bütün Ehabiş'leri geri çekerim» dedi. Onlar: «Ortak bir noktaya varıncaya kadar bizi bekle» dediler.
O sırada Sakifli Urve hacıların kampına varmış ve Peygamberle konuşmaya başlamıştı. Sanki kendisiyle eşit konumdaymış gibi karşısına oturtmuştu ve ona hitap ettiğinde onun sakalım tutuyordu. Fakat Muhacirlerden biri olan Muğire (r.) onların yanında ayakta duruyordu. Urve, Peygamber (s.a.v.)'in sakalını tutunca kılıcının yassı ucuyla onun eline vurdu. Bir iki dakika sonra Urve yine Peygamber (s.a.v.)'in sakalını tutunca eline daha şiddetli bir darbe indirdi ve: «Henüz elin senin iken elini Allah'ın Ka-sulünûn sakalından çek» dedi. Urve, bundan sonra Peygamber (s.a.v.)'e fazla yakın olmaktan kaçındı. Fakat onunla konuştuktan sonra saatlerce kampta Kaldı. Kureyş-lilere onların elçisi 'olduğu kadar casusu da olmaya söz vermişti. Bu nedenle kampta gördüğü herşeyi not etti. Ancak onu en çok, burada görmek için gelmediği ve hiç bir yerde rastlamadığı şeyleri görmek etkiledi. Mekke'ye döndüğünde Kureyslilere şöyle dedi- «Ey insanlar, ben bir çok krala —Kisra'ya, Kayser'e ve Necaşi'ye elçi olarak gönderildim. Hiçbir tebanm kralına .Muhammed (s.a.v.Vin ashabının ona gösterdiği saygı kadar saygı gösterdiğini görmedim. O bir şey emretse, ağzından çıkar çıkmaz hemen yapıyorlar, o abdest alsa, abdest suyunu almak için yarış ediyorlar; o konuştuğunda hiç sesleri çıkmıyor, onun yüzüne dimdik bakmıyorlar, ona göstei dikleri saygıdan gözlerini yere indiriyorlar. O size iyi bir teklif yaptı. O halde bu teklifi kabul edin.»[2].
Urve daha kampta iken Peygamber (s.a.v.), Ka'b kabilesinden Hiras adındaki bir adamı deveye bindirip Ku-reyş'e elçi olarak göndermişti. Hirâs oraya vardığında İk-rime devesinin bacaklarını kesti. Fakat Huleys ve adamları araya girerek elçinin hayatını kurtardılar ve adamı Peygamber (s.a.v.)'e geri gönderdiler. Döndüğünde Hirâs: «E} Allah'ın Basulü, benden daha iyi himayesi olan bir adamı gönder» dedi. Peygamber (s.a.v.) Ömer (r.)'i çağırdı. Fakat Ömer Kureyşlilerin onun kendilerine ne denli düşman olduğunu bildiklerini ve kabilesi Beni Adiy'in kendisini koruyacak kadar güçlü olmadığını söyledi, «Fakat» ded; Ömer, «Mekke'de benden daha güçlü, akraba yönünden zengin ve benden daha iyi bir himayeye sahip olan bir adam gösterebilirim «Osman İbn Affân (r.).» Bunun üzerine Peygamber {s.a.v.}, Osman İbn Affan'ı (r.) Mekke-' ye gönderdi. Abduş-Şems'li akrabaları ve diğerleri ona iyi davrandılar. Hudeybiye'dekilerin hiçbirini Kabe'ye yaklaştırmayacaklarını söylemelerine rağmen, onu Kabe'de tavaf etmeye davet ettiler. Fakat Osman tr.) bunu reddetti. Kureyşliler, tbn Ubey'e de aynı imtiyazı teklif eden bir haber gönderdiler. Fakat îbn Ubey: «Allah'ın Rasulü tavaf etmedikçe Beyt'i tavaf etmem» cevabını verdi. Peygamber ts.a.v.) bunu duydu ve çok sevindi.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] W 589
[2] B LIV, 15, W. 593 600.