84. SEÇİM
Peygamber fs.a.v.) sürekli Cennet'i, tasvir ettiği şeyi sanki görüyormuş gibi anlatırdı. Bu izlenim başka' işaretlerle de desteklenirdi. Örneğin, bir keresinde elini sanki bir şey alıyormuş gibi uzattı ve tekrar geri çekti. Hiçbir şey söylemedi, fakat etrafında onun bu hareketine dikkat edenler sordular. «Cenne'ti gördüm,» diye cevap verdi «ve üzümlerinden bir salkım alabilmek için uzandım. Eğer onu alabilseydim, dünya durdukça onu yerdiniz»[1] Onlar Peygamber s.a.v.in bir bakıma ahirette olduğu fikrine alışmışlardı. Belki de bu nedenle, o kendi ölümünden bahsettiği veya burada olduğu gibi her an ölebileceğim ima ettiği zamanlar, sözleri onlar üzerinde fazla etkili olmuyordu. Bunun yamsıra altmışüç yaşında olmasına rağmen, hâlâ genç bir adamın incelik ve vücut yapısına sahipti. Gözleri hâlâ ışıl ısıldı ve siyah saçlarında çok az beyazlık vardı. Yine de bir keresinde hanımları ile beraberken yakında öleceğine değinmesi onların, kendi aralarından ilk önce kimin ona kavuşacağı sorusunu yöneltmelerine neden oldu. Peygamber (s.a.v.) «En uzağa erişebilen, bana ilk ön ce kavuşacak»-[2] diye cevap verdi. Bunun üzerine hangisinin kolunu daha uzun olduğunu anlamak için kollarını ölçmeye başladılar. Kaynaklara kaydedilmemesine rağmen tahminen kararlaştırmayı kazanan, diğerlerine nazaran en büyük en uzun olan Şevde idi. Diğer taraftan Zeyneb, minyon tipli bir kadındı, kolu da boyuna göreydi. Fakat bu olay-don yaklaşık en yıl sonra içlerinden ilk ölen Zeyneb oldu. İşte o zaman Peygamber (s.a.v.)'in «en uzağa erişebilen» deyimiyle en cömert olanı kasdettiğini anladılar. -Çünkü Zeyneb (r.)'de kendi adını taşıyan ve «fakirlerin annesi» diye anılan Peygamber (s.a.v.)'in diğer hanımı gibi çok cömertti.
Peygamber (s.a.v.) Suriye seferi için hazırlıklara başlanmasın emrettikten kısa bir süre sonra, ordu ayrılmadan önce bir gece Ebu Muveyhibe adlı azatlı bir kölesini erken saatlerde çağırdı ve: «Mezarhktakiler için bağışlanma dilemem emredildi, benimle gel» dedi. Birlikte gittilor ve Baki'e vardıklarında Peygamber (s.a.v.): «Ey mezarlık halkı, selâm üzerinize olsun. Halinize sevinin, durumunuz Şimdi yaşayanlardan çok iyi. Kargaşalar en karanlık gecenin dalgaları gibi geliyor. Herbiri arkasına, herbiri bir öncekinden daha kötü» dedi. Daha sonra Ebu Muveyhibe'-ye döndü ve: «Bana bu dünya hazinelerinin anahtarları ve bu dünyada ölümsüzlük, ardından da Cennet sunuldu. Bununla Rabbime ve Cennete kavuşma arasındaki seçim bana bırakıldı.» dedi. Ebu Muveyhibe «Ey bana anamdan ve babamdan daha sevgili olan, bu dünya hazinelerinin anahtarlarını ve burada, ardından Cennet gelen Ölümsüzlüğü seç» dedi. Fakat Peygamber (s.a.v.) ona şu cevabı verdi: «Ben zaten Rabbime ve Cennete kavuşmayı seçtim.» Daha sonra Baki'de yatanlar için bağışlanma diledi[3].
O sabah veya ertesi gün başı o zamana kadar hiç ağrımadığı bir şekilde ağrıdı. Fakat Peygamber (s.a.v.) yine de mescide gitti. Namazdan sonra minbere çıkıp, sonradan anlatılanlara göre sanki son defa yapıyormuş gibi Uhud şehitleri için rahmet diledi. Daha sonra: «Allah'ın kullar arasında bir kul var ki, Allah onu bu dünya ile kendisini seçme konusunda serbest bıraktı. O kul da Allah'ı seçti-dedi Bunları söylediğinde Ebu Bekir ağlamaya başladı; çünkü Peygamber (sa.v.)'in kendisinden bahsettiğini ve seçimin kaçınılmaz ölüm olduğunu biliyordu. Peygamber ts.a.v.) onun ağladığını görerek ağlamamasını söyledikten sonra: «Ey insanlar, insanlar arasında arkadaşlığı ve ihsanı ile bana en lütufkâr olan kişi Ebu Bekir'dir. Eğer İnsanlar arasında hiç ayrılmayacağı bir arkadaş seçecek olsam, bu Ebu Bekir olurdu —fakat iman kardeşliği ve arkadaşlığı Allah bizi huzurunda birleştirene kadar bizimdir» iste bu konuşmadan sonra Mescid'i çevreleyen ve kapılan Mescide açılan özel evlere bakarak: «Mescide açılan şu kapılara bakın. Ebu Bekir'in kapısı hariç hepsini kapatın.[4] dedi Minberden inmeden önce şöyle dedi: «Ben. sizden önce gidiyorum ve sizin şahidinızim. Sizinle, şimdi şu durduğum yerden gördüğüm Havuz'da[5] bulaşacağım. Sizin Allah' in yanında İlahlar edineceğinizden korkmuyorum. Sizin için bu dünyadan korkuyorum, ola ki dünyevi şeyler için bırbırınizle rekabet edersiniz.»[6].
Mescidden çıktıktan sonra, ev sahipliği yapma sırası Meymune'de olduğu için onun odasına gitti. Cemaate konuşma yapmak iç m harcadığı güç, ateşini yükseltmişti. Bir veya iki saat sonra Aişe'nin kendi hastalığını bilmesini istediği İçin onun odasına gitti. Aişe'nin başı ağrıyordu, n içeri girdiğinde «of başım!» diye inledi. Peygamber (s,a. v.) «Hayır, Aişe, aslında of (benim) başım»[7] dedi. Onun yuzunü ölümcül bir hastalığın İzlerini ararcasma araştırdı. Böyle birşey göremeyince: «Ben hayatta iken olmasını isterdim.» Aişe'nin ölümünü kastediyordu «O zamaiı senin için bağışlanma diler, sana rahmet diler, seni keti)
fenler, namaziiu kılar ve gömerdim» dedi. Aişe (r.) onun hasta olduğunu görüyordu ve sesinin tonu onu telâşlandırmıştı. Fakat yine de onu neşelendirmeye çalıştı ve onu biraz olsun gülümsetmeyi başardı. Peygamber (s.a.v.) tekrar: «Hayır of (benim) başım!»1 dedi ve Meymune'ye döndü.
Sağlıklı olduğu zamanlardaki gibi davranmaya çalışıyordu ve her zamanki gibi Mescidde namazları kıldırıyordu. Fakat hastalığı öyle arttı ki, sadece oturarak namaz kılabilecek hale geldi. O zaman cemaate onların da oturarak kıîmalgn gerektiğini söyledi. O gün sırası gelen hanımınm odasına gittiğinde: «Yarın neredeyim?» diye sordu. Hanımı da ertesi günü sırası gelen hanımın adın? söyledi. «Peki yarından sonraki gün geredeyim?» diye sordu. Hanımı yine cevap verdi. Onun bu kadar fazla ısrar etmesine şaşırarak ve Aişe ile birlikte olmak istediğini anlayarak diğer hanımlarına bunu haber verdi. Onlar da hep birlikte geldiler ve: «Ey Allah'ın Rasulü, seninle geçireceğimiz günlerimizi kardeşimiz Aişe'ye veriyoruz»[8] dediler. Peygamber (s.a.v.) bu hediyeyi kabul etti. Fakat yardımsız yürüyemeyecek denli zayıftı. Bu nedenle Ali (r.) ve Abbas (r.), Aişe (r.)'-nin. odasına kadar ona yardım ettiler.
Suriye seferi için Üsame (r.î gibi çok genç bir adamı kumandan seçmesi konusunda çok eleştiri olduğu ve hazırlıklarda bir yavaşlama olduğu haberi Peygamber (s.a.v.)'e ulaştı. Bu eleştirilere cevap verme ihtiyacını hissetti, fakat ateşi çok yüksekti. Hanımlarına: «Benim üzerüiie değişik kuyulardan doldurulmuş yedi kırba su dökün kî gidip adamlara hitap edebileyim» dedi. Hafsa (r.), Aişe (r.)'nin odasına bir tekne getirdi, diğer hanımları da su getirdiler. Su üzerine dökülürken Peygamber (s.a.v.) bu teknenin içine oturdu. Daha sonra onun giyinmesine ve sarığını sarmasına yardım ettiler. îki adam da ona yardım ederek aralarında Mescide kadar götürdüler. Peygamber (s.a.v) orada minbere çıktı ve toplanan kalabalığa şöyle hitap etti: «Ey insanlar. Üsame'nin ordusunu sevkedin. Çünkü, siz ondan önce babasının liderliğine Itarşı çıktınınız gibi onun liderliğine karşı çıksanız da, O babası gibi kumandanlık etmeye yaraşır»[9] Daha sonra minberden indi ve yine yardımla Aişe'nin odasına gitti. Hazırlıklar hızlandı ve Üsame (r.) ordusuyla Medine'nin üç mil kuzeyindeki Curf'a kadar gitti ve orada kamp kurdu.
Bir sonraki namaz vaktinde ezan okunduğunda Peygamber (s.a.v.) hâlâ oturabilmesine rağmen artık namaz kıldıramayacağını hissetti. Hanımlarına: «Ebu Bekir'e namazlarda imamlık etmesini söyleyin» dedi. Fakat Aişe, (r.) Peygamber (s.a.v.) 'in yerini almanın babasını çok üzeceğinden korktu. «Ey Allah'ın Rasulü,» dedi. «Ebu Bekir çok duygulu bir adamdır, sesi de gür değildir, hem Kur'an okunurken çok ağlar.» Peygamber (s.a.v.), sanki o hiç konuşmamış gibi: «Ona namazı kıldırmasını söyle» dedi. Aişe (r.) tekrar denedi, bu kez onun yerine Ömer'e görevi vermesini önerdi. Fakat Peygamber (s.a.v.) tekrar: «Ebu Bekir'e namazı kıldırmasını söyle» dedi. Aişe (r.) Hafsa (r.) '-nın yüzüne yalvaran bir bakış fırlattı ve Hafsa (r.) da konuşmaya başladı. Fakat Peygamber (s.a.v.) onları şu sözlerle susturdj: «Siz Yusuf'un yanındaki kadınlar gibisiniz[10]. Ebu Bekir (r.)'e namazda insanlara imamlık yapmasını söyle. Bırakın suçlayan hata araştırsın, haris" olan da arzulasm. Yoksa Allah ve mü'minler buna sahip obuaya-caklar»[11]. Son cümleyi üç kez tekrarladı ve hastalığının geri kalan kısmında namazları hep Ebu Bekii kıldırdı.
Peygamber (s.a.v.) çoğu zaman başı Aişe'nin göğsünde veya dizinde olduğu halde yatıyordu. Fakat Fatıma (r.) geldiğinde Aişe, (r.) baba kızı yalnız bırakıyordu. Bu ziyaretlerden birinde Aişe onun kızına birşeyler söylediğini kızınında bunun üzerine ağlamaya başladığını gördü Daha sonra ona bir sır daha verdi bu kez gözyaşlarının arasında gülümsemeye başladı o ayrılırken Aişe
sonra Abbas (r.) Ali (rj'nin elini tuttu ve: «Yemin ede-nm ki, kabilemden adamların yüzlerinde gördüğüm gibi Allah in Rasulünün yüzünde ölümü farkettim. Gidelim ve onunla konuşalım. Eğer bu otorite bizim üstümüze yükle-necekse, ondan insanlara bile iyi davranmalarını söylemesini isteyelim» dedi Fakat Ali: «Vallahi sormam, çünkü otoriteyi bizden o alırsa, ondan sonra asla kimse onu bize vermem»1* dedi.
Peygamber (s.a.v.) yatağına dönmüş ve başı Aişe'nin göğsünde sanki hiç bir gücü kalmamış gibi yatıyordu. Yine de Aışe (rJ'nin kardeşi Abdurrahman (r.) elinde bir misvak ile odaya girdiğinde. Aişe (rj Peygamber ts.a.v.Vin ona sanki misvağı istiyormuş gibi baktığını gördü. Misvağı kardeşinden aldı ve yumuşatmak için Çiğnedi. Daha sonra Peygamber (s.a.v.)'e verdi. O da güçsüzlüğüne rağmen gayretle dişlerini misvakladi.
Kısa bir süre sonra kendini kaybetti. Aişe bunun olumun başlangıcı olduğunu düşündü. Fakat bir saat sonra Peygamber (s.a.v.) gözlerini açtı. Aişe o zaman Peygamber (s.a.vJ'in kendisine şöyle dediğini anımsadı: «Hiçbir Peygamber cennetteki yeri gösterilmeden ve yaşamakla ölmek arasında bir seçim kendisine sunulmadan ölmez.-Aışe (r.) Şimdi bunun yerine geldiğini ve onun ahireti go-rup geldiğini anladı. Kendi kendisine: «Şimdi bizi seçmez.. dedi. Daha sonra onun şöyle mırıldandığını duydu: Cennette buluşmak üzere.
«Allah'ın kendilerine nimet verdiğ; Peygamberler, doğrular (ve doğrulayanlar) şehitler ve salihlerlc beraberdir Ne iyi arkadaştır onlar.» (Nisan: 691.
Onun tekrar: «Allahım, Cennette buluşma üzere»- diye mırıldandığını duydu. Bunlar ondan duyduğu son kelime-er oldu. Yavaş yavaş Aişe (r.)'nin göğsündeki başı ağırlaşmaya başladı. Diğer hammlan ağlamaya başlymca Aışe (r.), onun başını bir yastığa koydu ve kendisi de ağlamaya başladı.
04) I. I. JOll.
115) I. S. U/2, 27
--------------------------------------------------------------------------------
[1] B. XVI, 8.
[2] I. S. VIII 7C 7
[3] I. I.J.OO0.
[4] I I 006
[5] Havuz. Peygamber (s.av.)'e verflen semavi nehir ve Ccnnet'c girdiklerinde mü'müüerm susuzlukla- dikleri göldür.
[6] W B I.XIV, 17.
[7] i. S.II/2, 10
[8] I. S. H/2, 30 504
[9] Bir müddet ertelemeden, sonra sefere çılaldığında Üsame bu sözlerin doğru olduğunu ispatladı.
[10] Vezir'in kotu kalbli karısı ve arkadaşlarını kastediyor; bak. K. (Yusuf: 31-3).
[11] I. S. 11/2, 20.