62. KUŞATMADAN SONRA
durumu kötüye gidiyordu. Kuşataadan çok az sonra bir gece Peygamber (Ta v) bunu. yanf ba.ana'oturdu? süne yatırdı, sonra dua etti: .Yarabbi itaatla senin yolunda cahst: ve *" yapü Onun ruhununu aldığın gibi kabul ederek al» Sa'd sesin! duy,sun ey Allah'ın Rasulü, senin tebliğ dedi Peygamber (s.a.v.) evine döndü enat sonra Cebraü geldi ve ona Sa'd'm öldüğü cesedin bu kadar hafif olmasına şaştılar. Çünkü Sa'd iri cüsseli bir adamdı Bunu Peygamber (s.a.v.) 'e söylediklerinde, O .Melekleri sı gereken bir sınırla karşılaşıldığında söylenirdi. Mezarlıktaki herkes aynı sözü tekrarladı ve tüm mezarlık Süb-han Aliah sesleriyle titredi. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) zafer anlarında söylenen Ali ahu Ekber (Allah büyüktür) sözünü söyledi, diğerleri de bunu tekrarladılar. Daha sonraları o sırada yüzünün neden sarardığını sorduklarında Peygamber (s.a.v.); şöyle dedi: «Mezar arkadaşınızın üstüne kapandığında, O, bir sıkışma hissetti. Eğer bir kişi bile bu sıkışmadan kurtulabilseydi Sa'd da kurtulurdu. Daha sonra Allah ona selâmet dolu bir rahattık verdi.*[1].
Bunu takip eden günlerden bir sabah, Peygamber (s. a.v.) Ümmü Seleme (r.J'nin odasında iken ona: «Ebu Lü-babe affedildi» dedi. «Ona bu müjdeyi vereyim mi?» diye sordu. Peygamber (s.a.v.): «Eğer istersen» dedi. Bunun üzerine Ümmü Seleme (r.) mescide açılan odasının kapısında durdu ve yakın bir direkte bağlı olan Ebu Lübabe (r.)'ye: «Ey Ebu Lübabe, müjdeler olsun, Allah sana merhamet etti» diye bağırdı. Mescid'deki adamlar onu çözmek için hemen etrafına toplandılar. Fakat o onları durdurarak. «Allah'ın Resulü beni elleri ile çözene kadar olmaz» dedi. Peygamber (s.a.v.) namaza giderken onun yanında durdu ve bağlarını çözdü.
Namazdan sonra Ebu Lübabe (r.), Peygamber (s.a.v.)'e geldi ve yaptığına kefaret olarak bir bağış yapmak istediğini söyledi. Peygamber (s.a.v.) onun mallarının üçte birini'kabul etti. Onun serbest bırakılmasını haber veren \rahiy, diğer hata eden iyi adamları da kastederek:
«Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun» (Tevbe: 103) diyordu.
Hendek savaşından yaklaşık beş ay sonra Peygamber (s.a.v.), zengin bir Kureyş kervanının Suriye'den dönmekte olduğu haberini aldı ve Zeyd'i kervanın yolunu kesmek üzere yüzyetmiş atlı ile gönderdi. Zeyd ve adamları çoğu
Safvan'a ait olan gümüşler de dahil tüm ticarî eşyayı ele geçirdiler ve adamların çoğunu da esir aldılar. Kaçmayı başaran birkaç kişiden biri de Peygamber (s.a.v.)'in damadı Ebu'I-As idi. Mekke'ye kaçarken yolu üstündeki Medine'nin yakınından geçiyordu. Tam oradan geçerken karısı Zeyneb'i ve küçük kızları Ümame'yi görme arzusunu duydu. Gece karanlığında riski göze alarak şehre girdi ve Zeyneb'in nerede yaşadığını öğrenmeyi başardı. Kapıyı çaldığında Zeyneb onu içeri aldı. Güneşin doğmasına az bir vakit kalmıştı. Zeyneb. Bilâl'in ezanını duyunca, Ebu'l-As'ı, Ümame ile birlikte bırakıp Mescid'e gitti v& diğer kız kardeşleri ve Peygamber (s.a.v.)'in eşleri İle birlikte erkeklerin arkasındaki ilk sırada yerini aldı. Peygamber (s.a.v.), başlangıç tekbirini aldı, adamlar da onun arkasından tekrarladılar. O aradaki sessizlikte Zeyneb sesinin tüm gücüyle: «Ey insanlar, Rebi'nin oğlu Ebu'l-As benim korumam altındadır» diye bağırdı ve kendisi de tekbir getirip namaza durdu.
Peygamber ts.a.v.) selâm verdikten sonra kalktı ve topluluğa doğru döndü: «Benim duyduğumu siz de duydunuz mu?» dedi. Mescid'de onun söylediklerini tasdikleyen bir mırıltı oldu. «Nefsimi kudret elinde tutana yemin olsun ki- dedi, «bunu duyana kadar, bu konuda bir bilgim yoktu. Bir Müslüman'ın başka birini himayesine alması, diğer bütün Müslümanları bağlar.- Daha sonra kızına gitti: «Onu şerefle karşıla, fakat sana bir koca olarak gelmesine izîn verme. Çünkü sen artık onun karısı değilsin» dedi. Zeyneb babasına Ebu'1-As'm, Kureyş'f.en birçok kişinin kendisini emin görerek emanet ettikleri mallara karşılık Suriye'den aldığı mallara elkonulmasmdan büyük bir üzüntü duyduğunu söyledi. Bunun üzerine Peygamber (s a.v.) sefere çıkan ve kendisine Ebu'l-As'ın malları düdenlere haber gönderdi: «Bildiğiniz gibi bu adam bizu aittir, siz de onun mallarını aldınız. Eğer onun mallarını ona iade edecek iyiliği gösterirseniz beni sevindirirsiniz. Fakat eğer geri vermezseniz, O Allah'ın size verdiği bir ganimettir ve onun tasarruf hakkı da si/indir... Onlar, mallan geri vereceklerini söylediler ve eski su kırbalarına, tahta parçalarına varıncaya kadar herşeyi geri verdiler. Herşey eksiksiz ona iade edilmişti. Onun îslâm'a girmekte tereddüt ettiğini gören bir adam: «Neden îslâm'a girip bu malları kendin almıyorsun? Bunlar putperestlerin mallandır» dedi. Fakat o şu cevabı verdi: «Bana duyulan güveni sarsarak islâm'a girmem kötü bir başlangıç olur». Malları Mekke'ye götürdü ve sahiplerine verdi. Daha sonra Medine'ye döndü ve biat ederek Müslüman oldu. Böylece Zeyneb kocasına tekrar dönmüş oldu ve Peygamber'in (s.a.v.) ailesiyle birlikte tüm şehir sevinçle doldu.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] W. 529.